Kâtip Çelebi (1609 - 1657)

XVII. yüzyıl Türk ilim dünyasında pozitif ve hür düşünceyi temsil eden en önemli simalarındandır. Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli eserler vermiş bir Osmanlı bilginidir. Eserlerinin değeri ve önemi dolayısıyla gerek Osmanlı İmparatorluğu’nda gerekse Batı’da büyük ilgi uyandırmıştır.

Kâtip Çelebi (1609 - 1657)

XVII. yüzyıl Türk ilim dünyasında pozitif ve hür düşünceyi temsil eden en önemli simalarındandır. Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli eserler vermiş bir Osmanlı bilginidir. Eserlerinin değeri ve önemi dolayısıyla gerek Osmanlı İmparatorluğu’nda gerekse Batı’da büyük ilgi uyandırmıştır.

XVII. yüzyıl Osmanlı ilim ve kültür hayatına adeta damgasını vuran Katip Çelebi, Türkiye’de olduğu kadar Batı dünyasında da büyük takdir ve şöhret kazanmış, eserlerinden hayranlık derecesine varan ifadelerle bahsedilmiştir. Katip Çelebi’nin çeşitli eserleri ve özellikle Keşfü'z-zunun anil-esami ve'l-fünun Batı’da İslam araştırmaları yapan hemen herkesin müracaat ettiği temel başvuru eseri olduğu gibi Bibliothéque Orientale üzerinden genel olarak bir ansiklopedi, özel olarak da bir İslam ansiklopedisi düşüncesinin doğmasında önemli etkide bulunmuştur. Onun eserlerinin bir kısmının çeşitli Batı dillerine tercümesi bunun sonuçlarından biridir.

Katip Çelebi, yaşadığı hayatın ve devletin önemini kavrayarak kendi toplumunu ciddiye almıştır. Bundan dolayı hakkında yazı yazdığı hemen her konu o gün yaşanılan bir sıkıntıya cevap olmak üzere kaleme alınmıştır. Bu yüzden Katip Çelebi aynı zamanda yaşadığı döneme şahitlik yapmış bir düşünürdür. O’nu yaşadığı dönemdeki düşünürlerden ayıran diğer önemli bir özeliği de ilmin toplumsal hayatın devamı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamasıdır. Gerçeği arayıp bulma endişesi, fikirlerini savunmadaki cesareti, taassubun bütün şiddetiyle ayakta olduğu bir devirde, ihtilaf ve tartışma konularını tarafsız bir hâkim gibi ele alışıyla devrinin diğer alimlerinden ayrılır. Yaşadığı çağın bilim anlayışının dar sınırları içinde kalmayarak, dünyanın yuvarlak olduğuna kanıtlar arayan ve batıdaki astronomi araştırmaları üzerine yazılan eserleri çeviren Katip Çelebi, döneminin şartlarını aşan bir bilim dünyasının ilk yaratıcılarından biridir.

Hayatı (1609-1657)
Asıl adı Mustafa bin Abdullah’tır. 1609 yılında İstanbul’da doğmuştur. Hayatına ait bilgiler bizzat kaleme aldığı otobiyografilerine ve yeri geldikçe öteki eserlerine serpiştirdiği kısa notlara dayanmaktadır. Ordu katipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Katip Çelebi diye tanınmış; hacca gittiği ve baş muhasebeci ikinci halifesi olduğu için Hacı Halife ismiyle de meşhur olmuştur. Enderun mektebinde yetişmiş bir asker olan babası O’nu beş altı yaşlarında iken ilme teşvik etmiştir. İlk eğitiminden sonra Divan-ı Hümayun’daki görevi vesilesiyle “kalem”e yani bürokrat sınıfına girmiştir. Gençlik yıllarını Osmanlı İmparatorluğu’nun doğusundaki savaşlara katılarak sürdürmüş olan Katip Çelebi on dört yaşında Anadolu muhasebesi kalemine katip olmuştur. 1624 yılında Abaza Paşa isyanını bastırmak için Erzurum’a giden orduyla birlikte babasının yanında Tercan, 1626 yılında ise Bağdat seferine katılmıştır. Her iki seferde savaşın bütün safhalarına ve sıkıntılarına şahit olmuştur. Babasının arkadaşlarından Mahmud Halife tarafından Süvari Mukabelesi Kalemine tayin edilmiştir. 1627-1628’de Erzurum kuşatmasına katıldıktan sonra İstanbul’a gelmiş ve yaklaşık iki yıl Kadızade’nin derslerine devam etmiştir. 1635’te Sultan Dördüncü Murat ile Revan seferine kalan Katip Çelebi on yıl kadar çeşitli savaşlarda bulunduktan sonra İstanbul’a dönmüş ve kendisini tamamen ilme vermiştir. Düzenli bir medrese eğitimi görmemesine rağmen, dönemin önemli hocalarından özel olarak ders almış ve kendini yetiştirmiştir.

Katip Çelebi, henüz kırk sekiz yaşında iken, 1657 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Katip Çelebi, Bağdat Seferi’nde olduğu gibi on yıl boyunca siperler ardında tanıdığı çetin hayatı bir Cihad-ı Asgar (küçük savaş) saymıştır. Onun asıl savaşı onun tabiriyle Cihad-ı Ekber yani bilgisizliği yenmek için yapılan savaştır. Katip Çelebi çok okuyan ve mesleği gereği düzenli kayıt tutan bir yapıya sahiptir.Gittiği yerlerdeki sahaf dükkanlarında gördüğü kitapların isimlerini yazan Katip Çelebi’nin okumaya olan düşkünlüğünün en önemli göstergesi kendisine kalan mirası kitaplara yatırmasıdır. Katip Çelebi kırk sekiz yıl süren ömrüne, Türkçe ve Arapça olmak üzere 23 eser sığdırmış ancak bu eserlerden ikisi kaybolmuştur.